26 Ağustos 2016 Cuma

NALBANT



     Ocak ayının soğuk havasının yanına bir de Ankara ayazının katıldığı en baba iliklerin bile karşısında secdeye durduğu bir gecede, kalenin henüz janti edilmemiş arka taraflarında bir evde Bekir, Nalbant'ın gelmesini bekliyordu. Cebinde biraz ıslanmış çarşafı cigaralık için kullandı. Aslında bayadır harman filan olduğu yoktu arada dalgasına içer hale gelmişti. Ama bu gece farklıydı yerde yatan paramparça olmuş ceset Suat'a aitti. Bu gece onu hırpalasınlar diye gönderdiği adamlar onu bu hale getirmişti. İş sadece Suat'ı döverek öldürmekle kalmamıştı. Bekir'i asıl kara kara düşündüren de bu durumdu.

- Rıza, oğlum bir git bak Nalbant reis mi gelen dışarıdan sesler geliyor.

- Çocuğu göndermen lüzumsuz Tuzsuz benim kim olacak bu saatte başka bu amına koduğumun yerinde.

- Pardon reis.

- Traşı kest, nedir bu durum bana onu bir izah et bakalım.

- Reis, malum bu Suat bizi ne zamandır sallıyordu. Kaç kere ben de gittim ettim hiç laf söz filan da dinlemez olduydu. En son olur olmadık yerde hakkımızda ileri geri konuşunca ben de Fethi ile Hamdi'yi hırpalayın diye gönderdim. Ama biraz fazlaya kaçmışlar.

- Fazlası mı kalmış lan ! siktiğimin müptezellerine iş yaptırırsan olacağı bu döv dersin adamı paramparça ederler. Temizle bu işi Tuzsuz aleme madara etme bizi.

- Reis bir mesele daha var. Bu Suat'ın yanında çalışan iki tane küçük Suriyeli oğlan varmış. Onlar da olay olduğu zaman oradaymış. Çocuklar sağ, zaten Türkçe bildikleri filan da yok içeri odadalar. Ama Fethi pezevengi çocuklara elleşmiş sanırım.

     Bekir, asıl çekindiği durumu en usturuplu şekilde Nalbant'a demişti demesine ama beklediği tepki de gecikmedi. Nalbant, küçük odaya girince iki oğlan çocuğuna tecavüz edildiğini anlaması uzun sürmemişti. İçeriden siniri anlaşılacak şekilde;"Bekir" diye bağırdı. 20 yıldır Kemal'in namı diğer Nalbant'ın yanındaydı kendi ismiyle sadece 3 kez çağırmıştı onu. Ve Bekir diğer çağırdığı iki seferi hatırlayınca işlerin sarpa saracağını baştan anlamıştı.

- O kulampara nerede Bekir ? Çabuk o iti buraya getir. Diğeri gavadı da unutma sakın !

- Tamam reis.

     On dakika sonra Fethi ve Hamdi, Nalbant'ın karşısındaydı. Bekir utançtan Nalbant'ın yüzüne bakamıyordu. Bu alemde her şeyi affetse de Nalbant, çoluğa çocuğa bulaşanlara acıma göstermezdi. Hamdi bunu iyi biliyordu. Bu yüzden kafası jilet gibi de olsa korkusu onu kendinde tutuyordu. Fethi ise yuvarladığı iki palamuttan sonra nal gibiydi. Karşısındakinin Nalbant bile olduğunu zar zor seçiyordu. 

- Hamdi, bir kez soracağım bu çocuklara ne yaptınız ? 

     Hamdi olayın aşikar olduğunun farkındaydı. İnkar onu kurtaramazdı. Fethi'nin kulampara olduğunu cümle alem biliyordu. Olaydan kendisini sıyırma şansı vardı. Kafası iyice boşalmıştı. Derin bir nefes alıp sesine üzgün ton verdi;

- Reis, buraya gelmeden önce biraz keyiflenmiştik. Amacımız biraz dövüp bırakmaktı. Ama Suat çok karşılık verdi. İş kontrolden çıktı. Fethi'de sustalıyı ilk boğazına sapladı. Sonrasını zaten hatırlamıyorum. Adamın öldüğünü anladığımızda bu hale gelmişti. Sonra iki oğlanı fark ettim. Önce olayı gördüler sanırım biraz hırpaladım ama baktım Türkçe filan bildikleri yok. Ben götürüp bir yer de bırakalım dedim. 

- Kısa kes Hamdi

- Tabii ki reis, sonra Fethi şu küçük olan oğlana dokunmaya başladı. Çocukta korkudan bir şey diyemedi. Sonra da önce küçük olanı sonra diğerini götürdü şu dip köşeye ırzlarına geçti.

-Sen ne yaptın izledin mi pezevenk !

     Nalbant'ın eli ağırdı. Hamdi, tokatın etkisiyle geriye savruldu. Dudağı patlamıştı. Bu şekilde bile yırtması mucizeydi.

- Reis, Allah'ım şahit kafam nal gibiydi yoksa ben engel olmaz mıydım bu yavşağa ama ben biraz kendime geldiğimde, Bekir abi buraya gelmişti bile reis, istersen Bekir abiye sor.

     Bekir, olayın en başından beri susuyordu ama bunun sebebi adamları bu işe kendisinin göndermesinden dolayı Nalbant'ın gözünde düştüğü durumdu. Kendi ismi geçince kafasını kaldırıp, Nalbant'a baktı; " Reis ne emredersin"  dedi sadece. Hamdi'nin yüzü kireç gibi olmuştu. Fethi hala nal gibi olduğundan hiç bir şeyi idrak edemiyordu. Nalbant, belinden Smith Wesson'ını çıkardı. Emektar yıllardır Nalbant'ın can dostu olmuştu. "Verdiğim emri ne hale getirdiğiniz ortada daha neyin emrini soruyorsun Bekir ?" dedi. 

      Soğuk hava tek bir sesle ısınmıştı. Fethi'nin kanı boş evde dans ediyordu. Emektar, Fethi'yi tek mermi ile beynini dışarı çıkartacak kadar etkili olmuştu. Bekir yine yere bakıyordu. Hamdi ise kireç gibi olmuş yüzüne rağmen yırtmanın verdiği rahatlığı da yansıtmamak adına Nalbant'ın gözlerine bakamıyordu.

- Bekir, git oğlanları getir bakalım. Sadece bu kulampara mı dokunmuş yoksa bu şerefsiz de yapmış mı bir şeyler ?

      Hamdi bu sefer gerçekten kireç gibiydi. Aklına hiç çocuklara sordurtması gelmemişti. Asıl tecavüze ilk başlayanın kendisi çıkması durumunda akıbetinin Fethi'yle aynı olacağını da artık biliyordu. Nalbant ise bütün kurtluğuyla gözlerini Fethi'den ayırmıyordu. Emektarın namlusu Fethi'ye doğruydu.

      Çocukların zaten beti benzi atmıştı. Fethi'yi öyle görünce küçük olan hemen oracıkta bayıldı. Bekir, diğerine döndü Hamdi'yi gösterdi. Sadece kafa salladı çocuk bir daha asla unutamayacağı bir geceyi sadece kafasını öne arkaya sallayarak uğurlamak ister gibi ..

      Nalbant, gözlerini dikmiş Hamdi'ye bakıyordu.

- Sen bir de bana yalan mı söyledin, it !

- Reis vallahi hatırlamıyorum. Ben bu yavşak Fethi gibi oğlancı mıyım benim ne işim olur erkekle reis. Vallahi şu ottan olmuştur ne olmuşsa..

- Ulan şerefsiz, ulan bana da yazıklar olsun senin gibi it döllerine kapım da ekmek yedirtmişim ya benim de önce bu Bekir'e sonra kendime de sıkmam lazım. Bekir al götür şunu kapıda Tahsin'le, Rıfat bekliyor onlar tutsun. Ben seninle biraz konuşacağım.

   Tahsin'le Rıfat, Hamdi'yi bagaja koymuşlar. Dışarıda Bekir ile Nalbant'ın çıkmasını bekliyorlardı; Nalbant ise içeride belki de yıllar sonra ilk defa Bekir'e karşı sesini yükselterek konuşuyor. Bu hatanın hesabını soruyordu. Konuşmayı sabah ezanı böldü; Nalbant artık cümlelerini daha keskin ve kısa kuruyor, bir an önce bu evden çıkıp gitmek istiyordu.

- Bu oğlanları Antep'e götürün bizim Bakırcı var orada, ona teslim edin. Burayı da Rıfat'a söyle burada kalsın temizlesin olmadı Murat'ı filan da çağırsın. Sabah burası temizlenmemiş olursa o götveren komser yakamıza gene yapışır anladın mı beni ? Herif yapmadığımız şeylerde bile olayı bize iteleme peşinde bir de bu olay olursa hepten üzerimize gelir. Zaten bu koduğumun yerinde oturanlar ötmeye hemen meraklılar anında satışa geliriz.

    Bekir, Nalbant'ın gözünde korkuyu hiç görmezdi lakin son yıllarda Ankara cinayet büroya geçen başkomser Güven, Nalbant'ın çekindiği tek adamdı. Narkotikte uzun yıllar çalışmış eşinin öldürülmesi üzerine dava kapanınca gidip adamları kendi bulmuş. Üçünü de birer kurşunla infaz etmiş bunun üzerine uzunca süre açığa alınmış ama çevresi sayesinde bir şekilde geri dönmüştü. Üstelikte cinayet büroya başkomser olarak. Narkotikteyken Nalbant'ı içeri attıran Güven komserden başkası değildi. Bu yüzden de eşinin ölümünün arkasında Nalbant'ın olduğunu düşünüyordu. Eşini öldürenleri infaz ettiği gibi Nalbant'ı infaz etmek aklından geçmişti ama yeterli kanıt bulamayınca bulana kadar uğraşmaya azmetmişti.

    Rıfat ve Rıza evi temizlemek için mekanda kalırken, Tahsin çocukları diğer arabayla götürdü. Nalbant ve Bekir'de bagajda Hamdi'yle beraber Zir vadisine gelmişlerdi. Bekir ağır adımlarla bagajdan indirdi Hamdi'yi. 

- Sen bana neden Nalbant derler bilir misin Hamdi ?

- Reis sana bir şey sordu cevap versene oğlancı götveren!

     Bekir'den yediği yumruk iki dişini dökmüştü. Zar zorda olsa " Bilmiyorum reis" diyebildi.

- İlk öldürdüğüm herif bir nalbanttı çünkü benim de amcamdı üstelik. Peki ben o soysuz iti niye öldürdüm Hamdi ? Çünkü o çüksüz götveren benim kız kardeşime hallenmişti ağırda kendi öz yeğenine yani anladın mı Hamdi ?

     Hamdi anladığını belirtecek şekilde kafasını öne arkaya salladı. Yediği yumruk sol tarafında felç etkisi yaratmıştı adeta.

- Peki ben soysuz şerefsizi nasıl öldürdüm Hamdi? O yavşağı kendi kullandığı aletle öldürdüm. O nalı kafasına çakarak yani anladın mı haysiyetsiz sapık 

    Bekir bu olayı ilk aynı zamanda tanıştıkları yer olan Adana ceza evinde dinlemişti. O da bir kavga da rastgele salladığı sustalının adamın boğazını kesmesinden dolayı içeri düşmüştü. Kemal, nasıl Nalbant olduğunu bir daha hiç anlatmamıştı ta ki bugüne kadar.

- Bekir bu sapık şerefsizin bizim adamımız olduğunu herkes biliyor değil mi ?

-Evet, reis.

- O zaman ibreti aleme duyurumuzu da yapalım. Bilsinler ki Nalbant kendi adamı da olsa sapıklığa tahammül etmez.

-Eyvallah reis ne yapalım peki bunu ?

- Kullandığı yeri kes bunun ağzına sok sonra da götür kadın doğumun önüne at bunu gören niye öldürüldüğünü anlasın anlasın da gömeni olmasın pezevengin 

- Emrin olur reis.

     Bekir babadan kasaptı o yüzden doğramasını da iyi bilirdi. Alemde gaddarlığı bilinmese de alemin en gaddar adamlarından biriydi. Hamdi'nin üzerine çullandığı gibi iki tekmeyle iyice sersemletti ardından da elindeki küçük bıçakla emri yerine getirdi. Hamdi can çekişirken, Nalbant ile Bekir sessizce birer cigara yakıp gecenin son kurbanının kanının toprağa karışmasını beklediler.

     Yol boyunca hiç konuşmasa da Bekir'in içi içini yiyordu. Güven Komser bu kadar üstlerine gelirken bu yapacakları hamle daha beter hale getirmez miydi durumu ama bunu Nalbant'a soramazdı hele ki bugün asla. Nalbant ise sanki durumu anlamış gibi yol boyunca ilk defa ağzını açtı;

- Güven komseri siktir et, gelecekse gelir üstümüze en fazla yenilerden biri suçu üstlenir. Buradan ne beni vurabilir ne de bizi canını sıkma ama bu da sana ders olsun Bekir, bir daha yarak kürek adamları barındırma.

     Işıyan gün tüm pislikleri örtmüş gibi aydınlattı her yeri Mamak'taki kadın doğum önüne atılan ceset bilgisi çoktan polise ulaşmıştı bile ! Televizyonlar da ise son dakika haberi diye dönmeye başlamıştı. 

     Güven Komser olayı geldiğinde meraklı kalabalık toplanmıştı başına olayın. Torbayı açınca zaten hemen tanıdı kim olduğunu. Tam o anda telefonu çaldı arayan istihbarattan Musa'ydı.

- Efendim Musa, hayrola sabah sabah

- Şu bizim muhbir vardı ya Fethi, hatta sende bir iki olay için kullanmıştın. Heriften ses soluk çıkmadı dün gece bu Kemal mi Nalbant mı ne bunu bir yere gönderecekti. En son onun bilgisini verdi. Sonra heriften ses soluk yok gpsten de bir cacık çıkmadı. Herif açığa çıkmış olabilir ayık ol.

- Sağ ol Musa.

     Fazla detay vermeyi sevmezdi Güven komser o yüzden öldürülen adamın da Nalbant'ın adamı olduğunu söylemedi Musa'ya. Ama Fethi'nin de öldüğünden kesin emindi sadece sebebini bulamıyordu. Bir gecede Nalbant iki adamını niye öldürür ve birini böyle ifşa eder anlayamıyordu.

     Bekir, Nalbant'ı evine bırakmış kendi evine gitmektense ofise geçmiş birazdan polisin de geleceğini tahmin ederek polisi beklemeye başlamıştı ki. Nalbant'ın kilitli dolabında ucu görünen bir zarf gördü. Aslında hiç adeti değildi ama kalkıp ince bir ustalıkla zarfa zarar vermeden çıkarttı. Üzerinde isim yazmayan bir zarftı içini açtı. Banka hesap dökümlerini görünce anlamadığı bir iş olduğu için kurcalamadı ama Nalbant'ın da ne işi olurdu ki ? diye içinden geçirdi. Tam o anda şeytanın kulağında yaptığı senfoninin etkisiyle o an aklına Nalbant'ın telefonun kendisinde olduğu geldi. Araba da unutmuştu Nalbant, Bekir'de inerken fark etmiş gelince alır diye ceketinin cebine koymuştu. 

    Telefonu açtı. Mesaj kutusuna geldi bir kaç sikindirik banka mesajından sonra kayıtlı olmayan bir numaradan gelen bir mesajı gördü. 

< Kemal abi, Fethi istihbarata çalışıyormuş ne yap ne et ondan kurtul. Bu Hamdiyle beraber bir iş çeviriyor olabilirler. Gözlerinden öperim abicim Suat>

     Mesajın tarihine baktı. Tam da Nalbant'ın artık bu Suat meselesini halledin dediği gündü. Kafası iyice karışmıştı Bekir'in ardından bir mesaj alta baktı. Mesajın kimden geldiği yazmıyordu ama numara tanıdık gibiydi sadece çıkartamadı. 

< Abi, ben Fethiyle konuştum, Bekir abi zaten olayı bunları vermiş ama tembihlemiş sadece dövün diye ben senin de dediğin gibi bunlara sadece dövmeyin iyice ezin dedim. Malın da en kralını verdim bunlara zaten o malı içince bunların durma şansı yok. Hatta Fethi'ye, Suat'ın yanında çalışan çocuklardan da bahsettim. Yine senin dediğin gibi abi kimseye bir şey demiyorum.>

     Bekir'in kafasını tamamen gitmişti. Olayı artık kesinlikle anlayamıyordu. Kendi telefonunu çıkarttı rehbere baktı. Numara Kendi adamı Tahsin'in numarasıydı..


Mültefit

Ankara 

27.08.2016







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder