Ben kim miyim? Biraz senim, biraz ben. Biraz sizim, biraz biz, biraz da
sizli bizli…
Ben kim miyim? Alim olma yoluna çıkan bir deli, veliliğe şaşıran bir er
kişi…
Ben kim miyim? Biraz falanım, biraz filan, bir tutam da yalan…
Ben kimim, kimim ben? Gözleri açık uyuyan bir hayvan, hayvandan hallice bir
insan…
Biraz bukalemunum, biraz yılan, birazcık da çıyan.
Kimim ben? Bir çocuk, bir lisan. Bir harf, bir ses, dumanı tüten bir baca,
birazcık da sis.
Büyüdüm, oldum bir kelime bir işlem.
Biraz yardımsever, çokça vurdumduymaz, fazladan az bir seda, biraz
duygusuz, belli ki doyumsuz…
Kimdim ben, kim oldum? Kıvrak bir soru işareti, dimdik bir ünlem, alfabenin
iç sesi…
Ben neyim? Bir antipati, bir telepati, kalbim de birazcık F tipi…
Biraz Batı, çokça İç Anadolu, boydan boya Ankara…
Birtakım çelişki, biraz devrik, biraz da içli…
Çokça bohem, fazlaca karamsar, alabildiğine siyah…
Uçsuz bucaksız tarla, küçücük bir tarla faresi, biraz hırsız, çokça kinli…
Ben kim miyim? Azıcık evlat, azıcık arkadaş, doyurabildiğine dost,
doyuramadığına vesselam…
Kimim ben? Biraz çizgi, fazlaca kesirli, azıcık dört işlem, bolca nokta…
Bil bakalım kimim ben? Biraz tuzlu, fazlaca acı, azıcık haydari, yanında
şalgam.
Biraz otum, buralarda biraz pot…
Yorgunların uğrak yeri, kırgınlıkların kaderi… Ha bir de anamın kederi…
Yok yok bir garip Keloğlan değil. Rakımdan yudumlarım, sonra oturur
ağlarım. Bir de Neşet çalarsa hepten harmanım.
Biraz tütün ver susarım. Dumanına dalar, kalbimi hatırlarım.
Fazlaca riskim ben. Kusanların kusmuğu, bozkırın nadasıyım.
Bir küllük içinde bastırılmış, kimsesiz bir izmarit, hiç kullanılmayan
kapının koluyum.
Fazlaca belgisiz, bana göre belirsiz, sizce kimsesiz, hatta alabildiğine
sessiz, terk edilmiş ama bekleyen bir geminin dümeni, martıların yediği simitlerde
bir susam tanesi, bir tutam da zerresi…
Bir kilimin ilmiği, sevgililerin veda busesi.
Bir kibritin kokusu, Dikmen’in yokuşu, kurbanlıkların toklusu…
Asfaltın çakılı, denizin kumu, çayın posası, mısırın koçanı, karpuzun kabuğu,
davulun tokmağı, dış kapının da dış mandalı…
Ben bir ambalajım, bir jelatin, belki biraz da keratin…
Ağacın yaprağı, sonbaharın bekçisi, gönlümün dayanılmaz işkencesi…
Başımın migreniyim, ciğerimin son nefesi, karnımın gurultusu, iğnemin
deliği…
Çöpümün poşetiyim, duygularımın en ucuz kefareti, belki biraz da kefaleti…
Gecemin karanlığıyım, gündüzümün uykusu, yıllarımın da dipsiz kuyusu…
Ben baş aşağı bir yarasayım, keşke işe yarasaydım.
Ben düşüncelerin sonuncusu, aklımın kuyumcusu, odalarda ışıksız, denizde de
hep balıksızım.
Okyanusun damlası, kır atın sol daş.ğı(anca), sağ elimin baş parmağı, onun
da olsa olsa tırnağı…
Ben kim miyim? Solundaki isyan, sağındaki feryat figan, önüm arkamsa sobe…
Sobadaki kestane(onun da açılmayanı), kara kalemin arkasındaki diş izi,
belki biraz diş ipi…
Ortasından sıkılan diş macunu, rafların tozu, o tipsiz adamın pozu…
Biraz gel-gitlli, zaman zaman heyheyli, azdan çok da serseri…
Tükenmeyen bir yağmur, bitmeyen bir inşaat, fazlaca enkaz, çokça deprem,
yangın, sel, felaket. (AKUT sen beni s.ktir et ! )
Ben bir denemeyim, bir yanılma, birden fazla yanılsama…
Bir kokuyum, bir doku, hızlı giden atın seyrek b.ku…
Yılan gibi kıvrak, yavru kedi kadar korkak, ama olsun alnım ak, yüzüm pak…
Ben siyasetin ibneliğiyim, dinin sömürgesi, kapitalizmin bilmem nesi…
Gazetenin herhangi bir köşesi, kitabın son sahifesi, boş bir içki şişesi…
Bir gözün bir hücresi, kulağın üzengisi, dilin ise olmayan kemiği…
Yazın harareti, kışın kıyameti, bebeğin ağzından düşüp duran emziği…
Müezzinin sela sesi, mezarın bir böceği, bir hayatın katili…
Ben bir hastayım, biraz da rahatsızım.
Size edilen bir küfür, edilemeyen o hoş kelimeyim…
Lisanım sizsiniz, özüm benim. Sevgi yolunda çırpınan bir sevgisiz, fazlaca
sevimsiz.
Ben babamın diyemediği, ben bir utanç vesilesiyim…
Beni sorarsanız ben kim miyim: Anamın üç beş damla gözyaşıyım.
Meyus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder